21 Temmuz 2010 Çarşamba

RESÛLKÊ ( Ağrı isyanlarında 6 yıl savaştı)

RESÛLKÊ ( Ağrı isyanlarında 6 yıl savaştı)

Bu kişi, daha ilk günden, Biroyê Hesikê Têlî’ye katılan Kürt savaşçılardan biriydi.
Altı yıl boyunca savaş içinde değerli hizmetlerde bulunmuştu. Her şeye gözleriyle şahit olmuştu.
Onca ısrarıma rağmen (Yılmaz Çamlıbel) , bu konuda konuşmaktan kaçınıyordu.
Her nasılsa birgün , bu konudaki suskunluğunu bozdu.
İkimiz Aladağ yaylasında, obamızın kuzeyinde bulunan bir pınarın başında oturmuştuk. Aniden bana döndü ve çok alçak bir sesle şöyle dedi.



‘Sevgili şeyhim (bana hep böyle hitap ederdi) demek Ağrı savaşını merak ediyorsun. Öylemi? Doğrusu bu konuda seninle konuşmak istemiyorum. Ama senin o güzel hatrın için, bazı şeyler anlatacağım.
Aman gözünü seveyim, sakın bundan kimseye bahsetme. Çünkü senin başının belaya girmesini istemiyorum.

Türk jandarmaları beni arıyordu. Çünkü, Türklere askerlik yapmak istemiyordum.
Sürekli olarak askerlikten kaçıyordum.
Bu nedenle dağlarda kaçak geziyordum. Biro’nun Türklerle savaştığını duyar duymaz gidip ona katıldım.
Aşiretlerden onlarca insan ona katılmıştı.
İki yıl sonra, İhsan Nuri Paşa Ağrı’ya geldi.

Biz bazen 5-6, bazen 10, bazende 15 kişi yan yana gelip bir deste oluyorduk. İçimizden bilgili, akıllı ve cesur biride başkanımız oluyordu.
Ben Eloyê Besê destesinde savaşıyordum.
Nasıl nişan alınır, nasıl ateş edilir, nasıl saklanılır, nasıl hucüm edilir, nasıl geri çekilinir, hepsini bize öğretiyorlardı. Ve bized şunu şunu söylüyorlardı : ‘Türklere asla teslim olmayın. Ya geri çekilin, yada ölünceye kadar savaşın.’ Bizde aynen öyle yapıyorduk.

Efendi, başın üzerine yemin ederim. Türk askeri çok korkaktır. Silah patlattığımızda, ya kendileri bize teslim oluyor veya biz onları teslim alıyorduk.
Ekmeğimizi onlarla bölüşüyorduk.
Çünkü İhsan Nuri Paşa’nın emri öyleydi. Elbet ekmeğimiz bizede yetmiyordu. Silah ve cephanemizde çok azdı.

Bir gün duydukki bize yardım etmek için bir Ermeni Ağrı’ya gelmiş. Ermenilerin bize silah ve cephane vermek istediklerini söylüyorlardı.
Birkaç gün sonra başımızda Xalis Beg (halis öztürk) olmak üzere bizim deste Rus sınırına gittik.

Kaçak yaşadığım dönemde buraları çok dolaşmıştım. Yöreyi çok iyi tanıyordum. Bu nedenle kafileye öncülük ediyordum. Gece yürüyor, gündüzleri uyuyorduk. Derin olmayan bir yerden Aras nehrini geçmeye başlamıştık ki Rus askerleri bir taraftan bağırıp bir taraftan bize silah sıkmaya başladılar.

İçimizden, Birûkî aşiretine mensup Rusça bilen ihtiyar bir adam vardı. Xalis beg ona şöyle dedi:

- ihtiyar onlara deki, biz, ihsan Nuri Paşa’nın askerleriyiz.
- Bazı ihtiyaçlarımızı gidermek için Erivan’a gitmek istiyoruz.
Birkaç gün sonrada geri döneceğiz.


Ama onlar bu sözlere kulak asmadılar. Eğer geri dönmezsek, bizi öldüreceklerini söylediler.

Amacımıza ulaşmadan geri dönmek zorunda kaldık. Xalis bey’e göre, Yezidi Kürtler ile Ermeniler bize yardım etmek istiyorlardı. Ruslar buna engel oluyordu.

Doğru, birçok Ermeni Ağrı’ya gelmişti. Hepsi usta zanaatkarlardı. Ayakkabılarımızı, hayvanların koşumlarını ve silahlarımızı tamir ediyorlardı. Bize elbise, şapka, palaska yapıyorlardı.

En büyük sıkıntılarımızdan biride doktor ve ilaç konusuydu.
İhsan Nuri Paşa’nın karısı çok becerikli bir hanımdı. Bize doktorluk yapıyordu. Yaralarımızı sarıyordu. Bu işi, yanındaki kadınlarada öğretiyordu.

Biz çok büyük sıkıntılar içinde türk zalimlerle savaşıyorduk.
Ah efendi, ah! Şimdi bişey söylesem belki inanmazsın. Vallahi ve billahi, onlar binlerceydi, biz ise bir avuçtuk. Biz yinede onları yeniyorduk.
Tüfek, top ve mermilerini atıp kaçıyorlardı.
Ne yaptıysa, bize uçaklar yaptı. Onlar gökteydi biz ise yerde. Onlarla nasıl baş edebilirdik?

Bizim düşmanlarımız yalnız Türkler değildiki. Biz aynı zamanda Acem (fars) ve Ruslarlada savaşıyorduk.
Kör olayım, İhsan Nuri Paşa diyorduki, ‘Acemler bizim akrabalarımızdır. Biz onlarla amca çocuklarıyız.’
Akrabalıkları onların başını yesin inşallah, arkadaşlarımızın çoğunu onlar öldürdüler.

Biroyê Hesikê Telî çelik yürekli, demir bilekli bir kahramandı.
Ferzende beg, Reşoyê Silo, Eloyê Besê, Şêx Zahar, Têmûrê şemskî, Keremê Qasê, Seyîtxanê Kerr, Elîcan, Feyzo… Kimi söyleyeyim, kimi söylemeyeyim.
Bunlar gibi kahramanlar dünyaya gelmemiştir vede gelemez. Ben öleyim bu kahramanlara,
Allah onlara rahmet eylesin. Yerleri cennet olsun inşallah.


Kaynak: Agirî sahipsiz değildir, sayfa 275-276-277

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder