11 Temmuz 2010 Pazar

Ağri Tarihi (Agîrî)

Orta Asya dan gelen kavimlerin Anadolu ya girişleri sırasında Agri bir geçiş oluşturmuş, dolaysıyla bir çok medeniyete sahne olmuştur. Ancak bu medeniyetler Ağrı yı bir geçiş kapısı olarak gördüklerinden burada çok köklü bir uygarlık oluşturamamışlardır. Bölgede egemenlik kurdukları sanılan Hititler in güçlerini yitirmeleri Üzerine, M.ö1340-M.ö1200 tarihleri arasında Huriler Krallık merkezi olarak Urfa dan uzak olan Ağrı yı ellerinde tutamamışlardır.


En köklÜ uygarlığı Urartular oluşturmuştur. Urartu nun Van Gölü nÜn kuzey ve kuzeydoğusundaki Ülkeler Üzerine, Kral ispuini (M.ö825-M.ö810) döneminde seferler başlamış , Kral Menua (M.ö810-M.ö.786) döneminde bu akınlar daha da ağırlık kazanmıştır. Kuzeye ve kuzeydoğuya giden yollar Üzerinde inşa edilen kaleler, buraya yapılan seferlerin önceden planlandığını göstermektedir.

Ağrı Dağı nın yamaçlarında, karakoyunlu ve Taşburun köylerinin arasında ele geçen bir Urartu yazıtı Kral Menua nın bu bölgedeki egemenliğinin kesin kanıtıdır. M.ö.712 yıllarında Kızılırmak boylarına kadar uzanan Kimmerler, Ağrı da geçici de olsa bir hakimiyet kurmuşlardır. Medler (M.ö.708-M.ö.555) Asur Devleti nin yıkılması ile birlikte bir yayılma sÜrecine girmiş, bunun sunucu olarakta Ağrı ve çevresini topraklarına katmışlardır. Medler in yıkılması ile birlikte Persler; Büyük iskender in Pers Kralı III.Darius u (M.ö.331) yenerek Anadolu yu ele geçirdiği zamana kadar yaklaşık iki yÜzyıl kadar bölgede yaşamışlardır. Büyük iskender in ölümü Üzerine oluşan boşluktan faydalanan Ermeniler bölgeyi ele geçirmişlerdir.

Doğu Anadolu ya gelip yerleşen ilk topluluk M.ö.680 yılında bölgeye gelen Sakalardır. Murat Nehri ve Doğubeyazıt çevrelerine kısa sürede yerleşmişlerdir. Daha sonraları Arsaklılar ve Artaksıyaslı Krallığı, Ağrı ve çevresine hakim olmuştur. Bölge, Hz.Osman zamanında islam orduları tarafından fethedilmiştir. 872 yılına değin Abbasilerin kontrolÜ altında kalan Ağrı, daha sonra Bizans ın kontrolüne geçmiştir.

1071 Malazgirt Savaşı sonrası bölgeye gelen Türk boyları gelmeye başlamıştır. Ağrı, yüzyıla yakın bir süre Sökmenli Devleti nin Sınırları içine girmiştir. 1027-1225 yılları arasında Ani Atabekleri, 1239 da Cengizliler, 1256-1358 yılları arasında ilhanlılar ve Celayirliler Ağrı da hÜkÜm sÜrmÜşlerdir. ilhanlılar bazen kurultaylarını Ağrı Dağı nda yapmış, Anadolu ve iran ı buradan yönetmişlerdir. 1393 te Moğol hakanı Aksak Timur, Ağrı bölgesini ele geçirmiştir.

1405-1468 tarihleri arasında Ağrı, Karakoyunlu Toprakları içinde yer almış, Karakoyunlular yıkılanca Ağrı Akkoyunlular ın egemenliğine geçmiştir. Ağrı, Yavuz Sultan Selim tarafından çaldıran savaşı sonrası Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Osmanlı döneminde şorbulak olarak anılan ilin adı, Ermenilerin zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir. Kazım Karabekir Paşa zamanında karakilise ismi değiştirilerek Karaköse diye adlandırılmıştır. Nuh Tufanı ilgisinden dolayı Tevrat ta adı geçen Ararat Dağı ve Ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılması dolaysıyla, Ağrı ya batılılar tarafından, Ararat ta denilmektedir. 1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il merkezi olmuştur. 5165 m. YÜksekliğiyle TÜrkiye nin en bÜyÜk dağı olan Ağrı Dağı ndan dolayı da Ağrı adını almıştır.

Cografi Konumu
39.05 ve 40.07 kuzey enlemleri ile, 42.20 ve 44.30 doğu boylamları arasında yer alan il, deniz seviyesinden 1640 m yükseklikte kurulmuştur.
Anadolu'nun İran'la bağlantısını sağlayan yolun üzerinde bulunması ile önemi artan ilin doğusunda İran, batısında Muş ve Erzurum, kuzeyinde Kars, güneyinde Van ve Bitlis ile kuzeydoğusunda Iğdır ili bulunmaktadır.
Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Murat-Van bölümü içinde kalan yüksek Anadolu yaylasının devamı üzerinde yer almaktadır. Yüzölçümü 11376 kilometre karedir. Topraklarının %46'sını dağlık alanlar, %29'unu ovalar, %18'ini platolar ve %7'sini yaylalar oluşturmaktadır.

Daglari:
Ağrı ilinde dağlar, ilin adıyla özdeşleşecek kadar önemli bir yer tutar. Bunların başında Büyük ve Küçük Ağrı Dağı gelir. Bunlardan başka yükseklikleri 3000m'yi aşan birçok doruğa rastlanır.
Türkiye'nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı, Doğubeyazıt ilçesine 15km uzaklıkta olup, il topraklarının %11'ini kaplayan bir alana oturur. Denizden yüksekliği 5165m'yi bulmaktadır. Doruk tepesi kükürtlü bir tabaka ile kaplı olduğundan kar tutmamaktadır. Ancak doruğun biraz aşağısından başlayarak 1000m'lik bir bölüm sürekli karla kaplıdır ve burada Türkiye'nin en büyük buzulu bulunmaktadır. Zirvesinde bulutsuz zamanın az olduğu dağ, merkezi bir lav püskürmesi sonucu oluşmuştur. Tepesi dışa doğru kabarık bir koniyi andıran dağın en önemli özelliği küçük tepeler meydana getirmeden, dikine olarak, birdenbire yükselmesidir. Büyük ve Küçük Ağrı Dağı dorukları arasında tabanı 2700m'ye inen Serdarbulak beli bulunur. Ağrı Dağı daha batıdaki Hama Dağı'ndan Çengelli gediği ile ayrılır. Ağrı Dağı'nın zirvesine ilk defa 1829 yılında, Prof. Frederic Parat başkanlığındaki heyet çıkmıştır. Nuh Tufanı ile ilgili olarak, Nuh'un Gemisi'nin burada bulunduğu yolundaki varsayım nedeniylede Ağrı Dağı önemli bir yer teşkil etmektedir.

İlde; Ağrı-Van arasında yükselen, 3343m yüksekliğe sahip Tendürek Dağı, Van Gölü'nün kuzeybatısında sönmüş bir volkanik dağ olan ve 4058m yükseklikteki Süphan Dağı ile Hama Dağı, Aşağı Dağ ( 3270 ), Karadağ ( 3243 ), Aladağ ( 3250 ), Mirgemir Dağı, Çemçi Dağları, Mergezer Dağları, Tahir Dağları, Çift Öküz ( Solhan ) Dağları ile Mızrak Dağları bulunur.

Tarihi ve Kültürel Eserleri:
Doğubeyazıt Kalesi
Doğubeyazıt ın 5km doğusunda, Eski Beyazıt ın kuzeydoğusundaki Belle-burç denilen yerde bulunmaktadır. BugÜn için harap bir vaziyet arz etmektedir. Yapanı ve yaptıranı bilinmeyen kalede, Urartu mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar bulunmaktadır. Kale plan olarak Üç bölümden meydana gelmiştir. Orta bölümde tapınak ve mağaralar mevcuttur. Kalenin etrafını çeviren surlar tamemen kaybolmuştur. Kalenin Urartular tarafından yapıldığı sanılmaktadır.

Beyazıt Eski Cami
Doğubeyazıt ın doğusunda, Kalenin güney eteğinde bulunmaktadır. Cami, muhtemelen Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmıştır. Caminin taç kapısı Üzerindeki onarım kitabesinden H.1096 (M.1687) onarım görmüştür. Kare planlı, tek kubbeli cami plan tipindedir. Harim mekanı 11.50m çapında bir kubbe ile örtülüdür. Beş gözlÜ son cemaat yeri yıkılmıştır. Üzerinde Herhangi bir sÜslemesi bulunmayan cami, değişik renklerdeki taşların karışıkbir biçimde kullanılmasıyla yapılmıştır.

Diyadin Kalesi
Diyadin ilçe merkezinin güneyinde, Murat Irmağının kıyısındaki kayalıklar Üzerinde kurulmuştur. Yapanı ve yaptıranı belli değildir. Evliya çelebi, Uzun Hasan oğlu ZiyaÜddin tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Kale, yapılış tarzı ve kullanılan malzeme bakımından Urartu kalelerine benzemektedir. Birçok dönemde tamir ettirilen kale, bugÜn harap bir vaziyettedir.

Avnik kalesi
Koçbaşı kalesi olarakta bilinen yapı Diyadin ilçe merkezine 29 km mesafede, Yankaya (Ali Hido) mezrasında, Aladağ ın yÜksek bir yerindedir. Taşlarının sökülüp, ev yapamında kullanılmasından dolayı, bugÜn ancak temeller günümüze gelebilmiştir.

ishak Paşa Sarayı
Doğubeyazıt ın 8km gÜneydoğusunda, Eski Doğubeyazıt ın kayalıkları Üzerindedir. Sarayın harem girişin Üzerinde bulunan kitabesinde;
Bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih,
ishaka meram Üzere kem kıl dÜ cihanı
Yazılıdır. Buradan yapının H.1199 (M.1784) tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Kitabede adı geçen ishak ise, II. ishak Paşa dır. Yapı yaklaşık yÜz yıllık bir dönem içerisinde tamamlanmıştır. Dolaysıyla 1634-1680 yılları arasında Beyazıt Sancakbeyliğini yapan çolak Abdi Paşa döneminde yapının imarına başlanılmış ve 1784 yılında II. ishak paşa döneminde yapı tamamlanmıştır.

iki avlu ve bu avlularda yapılmış bölümlerden oluşan sarayda, binalar U şeklinde düzenlenmiştir. Birinci avluya girişi sağlayan taç kapı, dışa doğru çıkıntılıdır. Her iki yönden yuvarlak altışar sÜtunla takviye edilmiştir. Yüzey yuvarlak kemerli, mukarnas kavsaralı bir niş içine alınmıştır. Asıl giriş kapısı basık kemerli olarak düzenlenmiştir.

Tac kapi kabartma bitki motifleri, stilize ağaçlar, mukarnası andıran bezemeler ve kemerlerle sÜslenmiştir. Birinci avluda; nöbetçi odası, çeşme, muhafız koğuşları, zindan ile at koşum ve araba yerleri bulunur.

Orta avlu, dört tarafı çeşitli binalar ile çevrilmiş olup, dikdörtgen planlıdır. Bu kısımda, hizmetli odaları, selamlık, cami ve türbe yer alır. Dikdörtgen planlı caminin, harem kısmı kare planlı olup Üzeri yüksek kasnaklı tromplu bir kubbe ile örtülüdür. önünde Üzeri teras şeklinde düzenlenmiş kapalı bir son cemaat yeri bulunur. Cami iç mekanında, ampir Üslubu hatırlatan süslemelere sahiptir. Caminin güneyinde yer alan çolak Abdi Paşa Türbesi, Selçuklu tarzına uygun olarak, iki kat halinde yapılmıştır. Orta avludan bir kapıyla, dikdörtgen planlı harem dairelerine geçilir. Bu bölümde ayrıca hamam, kiler, aşhane ve tuvalet gibi kısımlar bulunmaktadır. Sonuç olarak, ishak Paşa Sarayı farklı Üslup ve bezeme şekilleriyle inşa edilmiş olup, ortaçağ şatolarını anımsatan gösterişli bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anzavurtepe
Patnos ilçe merkezinin 2km kuzeybatısında yer almaktadır. Patnos kalesi olarak da bilinir. Urartulardan kalma antik bir kenttir. Saray, tapınak ve bina kalıntılarının olduğu tespit edilmiştir. Kale Kral Menua ve I.Argişti, tapınak ise ispuını zamanında yapılmıştır. Oldukça harap olan kentten günümüze ancak tapınak, kale ve bazı binaların kalıntıları ulaşmıştır.

Giriktepe
Patnos un 1km güneydoğusundadır. Değirmentepe olarak ta bilinir. Urartulara ait bu antik kent, Kral Menua ve oğlu I.Argişti dönemlerinde kurulmuştur. 1960-1963 yılları arasında yapılan kazılar neticesinde, yanmış bir iç avlu, taht odası, salonlar, kiler ve mutfak ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca Buradan çok sayıda yüzük, küpe, bilezik, kemer, mühür, altın ve tunçtan yapılmış süs eşyaları elde edilmiştir.

Tokluca Kalesi
Diyadin ilçe merkezine 19 km uzaklıktaki Tokluca köyünde bulunmaktadır. Yapıda yer altına inen merdivenler mevcuttur. Ancak bu merdivenli yolun nereye ulaştığı bilinmemektedir.

Üçkilise
Taşlıçay ın 18 km doğusunda yer alan bugünkü Taşteker köyüdür. Birçok kaynakta adına rastladığımız Üçkilisenin kutsallığı M.ö. ye dayanır. Arsaklı Türkleri burada Bagavan adında bir Güneş Tapınağı yapmışlardır. Sonradan Ermeniler tarafından bir manastır inşa edilmiştir. Ancak bahsedilen ve diğer tarihi değerler yok edilmiştir. Ermenilerin yaptırdığı manastır, 1950 yılında sökülmüş, taşları Ağrı Merkez Camii nin yapımında kullanılmıştır. Nuh Peygamber in mezarının burada olduğuna ilişkin bir inanışta vardır.

Kızıl Ziyaret Kalesi
Balıklı Göl yakınlarındaki ayın adı taşıyan köyde bulunmaktadır. Hangi dönemde yaptırıldığı bilinmeyen yapının yapanı ve yaptıranı bilinmemektedir. 1918 yılında yöre terk edilip barınak ve kale surları tahrip edildiğinden dolayı, kale harap bir görÜnÜm arz etmektedir.

Küpkıran(Harabegöl) Kalesi
Merkez ilçenin 20 km uzağında yer alan Yukarı Küpkıran ile Güneysu köyü arasında bulunmaktadır. Kale Harabegöl Kalesi olarak ta bilinir. Kalenin kimin tarafından, hangi tarihte yaptırıldığı bilinmemektedir.

Pazı Kalesi
Küpkıran köyü ile Kalender köyü arasındaki kaledir. Pazı Kalesi, Eyüp Paşa Kalesi adı ile de anılmaktadar. Ağrı Ovası na hakim bir tepe Üzerinde kurulan kale, küçük boyutlu olup basit bir yapıya sahiptir. Kale oldukça tahrip olmuş, tanınmayacak bir hale gelmiştir.

Toprakkale
Eleşkirt e 14 km mesafedeki antik kenttir. Toprakkale nin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, Urartular döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Urartuların burada bir kale yaptırdıkları ve küçük Arsaklılar ın burayı yeniden imar ettikleri bilinmektedir. Tapınak ve yerleşim yerleri tamamen harap bir hale getirilmiş, kale burçları ve bazı duvar kalıntıları günümüze gelebilmiştir.

Toprakkale Camii
Cami ile aynı adı taşıyan köyde, bulunmaktadır. Cami Üzerinde yer alan kitabeden, 1684 yılında Mirza bin Abdi Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Cami, kare planlı tek kubbeli bir plan arz etmektedir. 12,50-12,50m ölçÜlerindeki cami, 8.20m çapındaki tromp geçişli bir kubbe ile örtülmüştür. 14 ahşap direk Üzerine oturtulan son cemaat yerinin bir kısmı sonradan yaılmıştır. Beden duvarlarında 6. kubbe kasnağında ise birer atlamalı olarak 4 adet pencereye yer verilmiştir. Beden duvarlarının köşeleri, taç kapı ve pencere etrafları kesme taştan, diğer kısımları ise moloz taşlarla yapılmıştır.

Hamur Kümbeti
Hamur ilçe merkezinde yer almaktadır. Giriş kapısı Üzerindeki kitabeden, sadece 1802 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Plan bakımından kirsehir deki Aşık Paşa Türbesine benzemekte olup, Selçuklu ve Osmanlı kümbetlerinden farklı bir planlama gösterir. Yapı dikdörtgen planlı olup, içten aynalı tonoz, dıştan balık sırtı şeklindedir.

Güney taraftaki orijinal olmayan tahta kapıdan giriş sağlanır. Doğu cephesinde 3, batıda ise 2 penceresi bulunmaktadır. Yapı, kesme taş malzeme ile yapılmış olup, cepheleri kuşatan dört sıra bazalt ile renkli bir görÜnÜm kazanmıştır. Kümbet içerisinde ishak Paşa nın torunlarından ibrahim Paşa nın ve ailesinin mezarları bulunmaktadır. Mezar Taşları , bitkisel motifler, sekiz kollu yıldız ve Arapça yazılar ile süslenmesine karşın, bunlar tahrip edilmiştir.

Karagöz Kilisesi
Tutak ın 26km batısındaki Dayapınarı (Noktulu) köyü yakınlarında bulunmaktadır. Kilise kayalara oyularak yer altına yapılmıştır. Kiliseye, merdivenlerle inilmektedir. Benzer bir kiliseye Hamur un Beklemez köyÜnde de rastlanmaktadır.

Havaran Kalesi
Hamur ilçe merkezinden geçen derenin 100m yukarısında sarp bir kayalık Üzerinde kurulmuştur. Kale Selçuklu Devletinin son zamanlarından kalmadır. Osmanlı-Rus savaşlarında ve daha sonraları kale tahrip edilmiştir.

şoşik Kalesi
Hamur un Karlıca (şoşik) köyünde yapılmış kaledir. ilçe merkezine 34 km uzaklıktadır. Kalenin yapım tarihi bilinmemesine karşın Akkoyunlular dan kaldığı sanılmaktadır.

Bugünkü haliyle kalede;iki oda ve hamam ayakta kalabilmiş diğer kısımlar tahrip edilmiştir. Kaleye ulaşan blok taşlardan yapılmış merdivenler bulunmaktadır. Kalenin alt tarafında, ayrı olarak yapılmış bir ibadethane vardır.

Karlıca Kızkalesi
Karlıca köyünde, şoşik kalesinin 2km doğusunda bulunmaktadır. şoşik kalesi beyinin, burayı kızı için yaptırdığı söylenmektedir.

Kan Kalesi
Tutak ın 15 km batısında yer alan Dönertaş (kalekul) köyü yakınlarındadır. Kalenin yapım tarihi bilinmemektedir. Kale harap bir vaziyette olup, temel seviyesinde günümüze ulaşabilmiştir. Kalenin başka bir adı da Kale-i Hum dur.

Zencir kalesi
Tutak yakınlarındaki Katavin Dağında bulunmaktadır. Yapım tarihi bilinmemektedir. Bugün yıkık durumda olan kale hakkındaki bir çok efsane ve söylenti vardır


Ehmede Xanî (Xani Baba)Türbesi:
1651 yılında doğan ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmeyen Ehmede xani ye ait bir türbedir. Türbenin yanında sonradan birde cami yapılmıştır. Türbe Doğubayazıt’a 8 km. mesafede, İshak Paşa Sarayının üst kısmındadır. Bölgede en çok ziyaret edilen türbedir.

Ehmede Xani ünlü “Mem-u Zin” adlı eserin yazarıdır,ve ,dünya bilginleri basta olmak üzere özelikle kürd halki icin büyük bir önem tasir. Hakkari Han köyünden Doğubayazıta geldiği söylenmektedir. Ehmede Xanî bu eserde, Emir Zeyneddin’in güzellikleriyle dillere destan olan Zin ve Sili adlı iki kız kardeşin Memo ve Taceddin adındaki iki gençle olan aşklarını şiir şeklinde anlatır. Eser aynı adla sinemaya da uyarlanmıştır.Bilgin ve edebiyatçı kişiliğiyle bilinir.


Diger Tarihi Yapilar:
• Tendürek (Çermik) kale
• Ağrı - Uzunveli kalesi
• Şehit (Uğuz) dağındaki antik kent
• Hamur - Süleymankünbet köyü kümbeti
• Tutak - İsaabat köyündeki kilise
• Tutak - Bulutpınar (Cemalverdi), Atabindi (Nadirşeyh) ve
Ocakbaşı (Mirza) köylerindeki tarihî mezarlıklar.
• Tutak - Atabindi köyündeki kilise
• Tutak - Erdal (Hive) köyündeki kilise
• Tutak - Alacahan (köyü) kervansarayı
• Tutak - Atabindi köyündeki Yavuz Sultan Selim köprüsü.
(Yavuz’un Çaldıran Seferi dönüşü bu köydeki Kesik çayı üzerinde yaptırdığı bilinen köprüdür. Köprü tek gözlü, 12 metre yüksekliğinde ve 22 metre uzunluğunda taş yapıdır. Şimdi yıkık durumdadır.)

Dogal Güzelikleri:

Agri Dagi:
Kurdistan’nin en yüksek dağı . Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Kurdistan - Ermenistan - İran devlet sınırlarının kesiştiği noktanın yakınında yer alır . Çevresi 128km , yüzölçümü 1188km2 kadar olan geniş bir taban üzerine oturmuş yanardağ kökenli Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı adı verilen iki koni biçimindedir ( B.Ağrı = 5.137m , K.Ağrı = 3.896m ) Bu iki kütle birbirlerinden , yükseltisi 2700 m yi bulan Serdarbulak adlı boyun noktasıyla ayrılır . Ağrı Dağı’nda 4.000 m dolaylarında sürekli karlar başlar . Dağın doruk kesimini de bu buzul takkesi kaplar . Buzul takkesinden çıkan bir buzul dili kuzeydoğudan 3500 m ye kadar sarkar . Ağrı Dağı’na ilk çıkış Nuh’un gemisini araştırmak için 9 Ekim 1829′da Frederic Parot tarafından gerçekleştirilmiştir . Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait birlikler de 1966′da doruğa kadar çıkmışlar ve orada eğitim yapmışlardır . Dağa çıkış için en uygun zaman Ağustos ve Eylül aylarıdır . Çıkış ve iniş en az dört gün sürer .

Diyadin Kaplıcaları:
Diyadin ilçe merkezinin 5km. güneyinde bulunmaktadır. Diyadin Kaplıcaları, Yılanlı, Davud, KöprÜ Kaplıcaları olmak Üzere 3 bölüme ayrılır. Akkoyunlu Beyi Uzun Hasan ın oğlu Ziyaeddin Bey, binlerce seneden beri kullanıla gelen bu kaplıcaların civarında ilk tesisleri kurmuştur. Davut ve KörÜ çermikleri, sularının özellikleri bakımından birbirlerine benzemektedir. Köprü çermiğinin tortuları Murat Nehri Üzerinde tabii bir köprü meydana getirdiği için bu isi verilmiştir. Demir, kükürt, sülfat, kalsiyum ve bikarbonat bakımından zengin olan bu kaplıcalar romatizma, cilt hastalıkları ile nefrite iyi gelir. Suyun sıcaklığı 60-70 derecedir.

Kaplıca kuruluşları, havuz, özel banyoları olan bir hamam ve bir de hidroloji bölümünden oluşmaktadır. Toplam 150 yataklı turistik otellerin yanı sıra, kamp çadırları da kullanılır. çevresinde Murat Nehri ve Kudret köprüsü ile güzel bir manzara oluşturan Diyadin Kaplıcaları, yaz aylarının en çok rağbet gören yerleridir.

Dambat Kaplıcası
Ağrı ya 5km uzaklıktaki yolluyazı (Dambat) köyünde, Murat ırmağı kıyısında bulunmaktadır. Deri ve romatizma hastalıklarına iyi gelmektedir.

Kudret köprüsü (Murat Nehri Doğal Köprüsü)
Köprü çermiğinin bitişiğindedir. Zaten bu çermiğin adı da buradan gelir. Murat nehri buradaki toprak ve kaya yığınını sökemediğinden altını delmiş, açtığı tünelden akmıştır. Dünyada benzeri olmayan bu köprü, 30 m. yükseklik, 30 m. genişliktedir. Aradaki 150 m. boşluktan sonra ikinci doğal köprü yer almaktadır.

Balık Göl
Doğubeyazıt ın Sinek yaylasında bulunur. 2241m.lik rakımı ile yurdumuzun en yüksekte oluşmuş gölüdür. Yüzölçümü 34 km. karedir. Alabalık ve Sazan balığı boldur. Taslicay a 27 km dir. Sandalla gezilebilir alabalığı ile ünlü bir lav seti gölüdür. Gölün ağaçlıklı çevresi, yörenin dinlenme yeridir. Suyu Tatlıdır. Gölün Ortasında Üzerinde tarihsel kalıntılar bulunan 4 dekar genişliğinde küçük bir ada vardır.

Meteor çukuru
Doğubeyazıt ın 35 km doğusunda, iran sınırına 2km uzaklıkta, Gurbulak sınır kapısı ile Sarı çavuş (Gülveren) köyÜ arasındadır. Alaska dakinden sonra dünyanın en geniş göktaşı çukurudur. Meteor çukuru, 1913 te düşen bir göktaşı sonucunda oluşmuştur. Genişliği 35m, derinliği 60m dir. Toprağa gömülü göktaşının Üzeri bir toprak tabakasıyla örtülüdür.

Buz Mağarası
Buzluk da denilen Buz mağarası. Küçük Ağrı dağının güney eteğinde. Hallaç koyunun 3 km. kuzey doğusundadır. Meteor çukuru ile aynı lav tüneli sistemi üzerindeki bu mağara doğal bir anıttır.Mağara 100 m. uzunluğunda, 8 m. derinliğinde elips biçimli bir çukurdur, içinde bazalt lavlar, kayalar ve bu kayaların üzerinde renk renk görünen temiz buz tabakaları, sarkıt ve dikitler vardır.

Mayaköy Günbuldu Mağaraları
Diyadin'in 15 km. güney batısındaki Günbuldu (Meya/Maya) köyündedir. Dik ve yüksek kayalara oyulmuş mağaralarda kiliseler, ibadet yerleri, kaya mezarı odaları vardır. Burası aynı zamanda eski bir yerleşim yeri, antik kenttir. Değişik inanç ve kültürlerin izleri görülmektedir.

Hamur Mağarası
Hamur İlçesi yakınında. Hamur deresi kıyısındadır. Mağara 100 kişiye alabilecek büyüklüktedir.

Sinek ve Aladağ Yaylaları
İlkbahar sonu karlar erimeye başlayınca, yaylalar hayat ve canlılık kazanır. Renk renk çiçekler, göçmen kuşların cıvıltıları ve yemyeşil kırlara yayılan sürüler, doyulmaz bir tabiat güzelliği oluştururlar. Buz gibi kaynak sular, serin ve temiz hava bu yaylalarda hep vardır. Yaylalar yeşilliğim ve tazeliğini ağustos ortalarına kadar korurlar.Ya


Nuh'un Gemisi:
Ağrı dağının güney karşısındaki 'Şürbahar (Telçeker) ile Üzengili (Meşar) köyleri arasında doğal bir anıttır. Aslında bu anıt, gemi biçimli bir şekil (siluet) dir. Türkiye - İran Transit yoluna 3,5 km. mesafededir.Nuh Tufanı sonucunda karaya oturan geminin bufada kaldığı öne sürülmektedir. 1983 yılından itibaren kutsal geminin kalıntılarım burada arama çalışmaları hızlanmıştır.


Erkek Giyimi: Erkek giyimleri moda ve klasik giyime uygundur.Köyde çalışma zamanları ve sıcak günler hariç, her erkek ceket ve pantolonla dolaşır. Orta yaştaki erkekler ve yaşlılar, altta uzun don(tuman) ve fanila giyerler. Soğuk günlerde buna birde pijama eklenir.Pantolon, işlik gömlek ve kazak bunların üzerine geçirilir.Gömleğin üzerine ceket giyilmez, arada mutlaka yelek veya kazak vardır.Baştaki şapka bütün giyecekleri tamamlar. Yaşlılar şapka yerine fes yada papak giymeyi tercih ederler.
Erkekler mutlaka bıyık bırakır. Sonbahar ve kış mevsimlerinde yün ve tiftikten örülmüş papak, çorap, eldiven ve kazak giyenler çok olur. En üste sako(palto) giyilir.Tiftik atkı, pazıbent, pamayıl, tütünlük(tabaka); tiftik veya yün eldiven ile tespih, erkek aksesuarlarıdır.

Kadin Giyimi: Köylerde kadınların giysileri daha milli ve mahallidir.Kadın giyeceğinde entari egemendir Kadın ve kızlar gelişigüzel , açık-saçık giyemezler. En altta can gömleği ve iç tuman giyilir. Üst üste entari giyme eski alışkanlıktan ve iklim şarlarından ileri gelmektedir. Entarilerin üzerine hırka veya kazak geçirilir. İş zamanları öne peştamal, kola kolçak takılır. En üstteki entarinin kadife , ipek veya simli olmasına dikkat edilir. Gümüş madeni ve öteki kemerler bunun üzerine bağlanır. Ayakta, çorap ve diz kapağının altına kadar uzanan tuman vardır. Genç kız ve gelinler başlarına eşarp bağlar, orta yaştakiler leçek, yaşlı kadınlar beyaz bezle(cuna) örter, üzerini renkli yazma(heyrat) ile bağlar.Kadınlar evden dışarı çıkacağı yahut başka bir yere gideceği zaman, başlarına şal veya çar(örtü) örterler.
Günlük ve özel giyimlerde bazı kadın ve kızlar başlarına kofi takar, boyunlarına altın asarlar. Kadınlarda günlük süslenme pek olmaz. Süslenme; düğünlerde, bayramlarda, şehre veya bir yere giderken ve özel günlerde olur. Kadınların ellerine ve saçlarına kına yakmaları kadın güzelliğini tamamlayan öğedir. Boyuna ve bileklere takılan mavi ve renk renk boncuklar, süslenmek içindir. Şeve, sırğa, hızıma, hakgığ, sürme, altın ve bilezik, ben, mavi boncuk, yüzük, küpe ve kına kadın süs ve takı aksesuarlarındandır.


Yöre Mutfagi
Ağrı toprağı ve ikliminin sebze tarımına fazla elverişli olmaması yüzünden sebze üretimi yetersizdir. Onun için Ağrı mutfağında tahıl önemli yer tutar. Kış mevsiminin uzun sürmesi, un ve una dayalı yemek çeşidini çoğaltmıştır. Süt ve süt ürünleri de beslenmenin temel öğelerindendir. Ağrı’da hemen hemen her köylü ailesi sonbaharda bulgurunu kaynatır, eriştesini keser; (bilhassa hamur yemeklerinde kullanılan) kurutunu yazın hazırlar. Kışlık peynir ve lor; tuluk, deri, plastik bidon yahut tenekelere doldurularak kaldırılır. Harman zamanı temiz buğdaydan bir ölçek (got) kavurgalık seçilir.

Ve varlıklı aileler hayvan yağını teneke veya yağ kazanlarına koyup kışa saklar, kavurma yapar. işte uzun kış boyunca, yaz ve sonbahardan hazırlanan bu erişte, bulgur, peynir, lor, yağ, kurut, kavurgalık ve kavurmadan faydalanılır. Tahıla dayalı olarak yapılan yemeklerin başlıcaları şunlardır : Xengel, haşil, erişte (çorba, pilav ve yemeği), kuymak, kete, pişi, egirdek, yufka yağlama, un helvası, hasude, bulgur pilavı, Hayvan, kurban bayramlarında, önemli bir işin gerçekleşmesinde, adaklarda, düğün ve sevinçli anlarda kesilir.Yörenin en tanınmış et yemeği sac kavurmasıdır. Sac kavurması, etin sac üzerinde pişirilmesiyle yapılır. Ağrı’nın kendine özgü başka bir yemeği de Abdigor Köftesi’dir. Doğubayazıt’ta daha yaygın olan bu köfte, içli köfteye benzer. Düve veya genç sığır etinin dövülerek yumruk büküklüğüne getirilmesi sonunda pişirilir. Sahan kebabı ise, sahanda iki lavaş arasına kuşbaşı etin koyularak pişirilmesiyle hazırlanır. Goşteberg; et, tereyağı, soğan, salça ve aynı addaki ot harmanlanıp hayvan postuna doldurulur ve nemli toprağa gömüldükten sonra üzerinde ateş yakılarak pişirilir ki, buna buğulama da denir.
Çevrede kendiliğinden yetişen sebze ve bitkiler de Ağrı mutfağında ayrı bir öneme sahiptir. Evelik, çiriş, mantar, çaşır, unluca, mendik, ışkın, yemlik, pancar, ısırgan, madımak, kuzukulağı, boğa dikeni, turp vb. inden çeşitli yemeklerde ve kete pişirmelerde faydalanılır. Bunların bir kısmı çiğ olarak yenir, çaşırdan turşu kurulur, evelik ve mantar kurutularak kısa saklanır. Mendik (banda) ve silim soğanı (yabani soğan) peynir ve lora katılıp otlu peynir yapılır. Ağrı’da hayvancılık temel geçim kaynağı olduğu için, süt ve süt ürünlerinin halk beslenmesinde vazgeçilmez bir rolü vardır. Zaten halk protein ihtiyacını büyük ölçüde bu besinlerden alır. Özellikle yoğurt öğle ve akşam yemeklerinde, akşam sofralarında bulundurulur. Köylerde herkesin kendi yaptığı, şehirlerde oturanların pazardan aldığı beyaz peynir ve lor, her mutfakta vardır. Yörede üretilen bal da yaygın olmamakla birlikte mutfaklarda yer almaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder